TÜSİAD Başkanı Orhan Turan iş dünyasının ekonomide yaşadığı sorunları değerlendirdi: ‘Belirsizlik endişelendiriyor’

0
55

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, dövizi ve yurtiçi fiyatlarını kontrol altında tutmak amacıyla piyasalara yapılan müdahaleler ve getirilen düzenlemelerle beraber fiyat oluşumlarının ekonomik rasyonelden koptuğunu vurguladı.

Seçim döneminde siyasi partiler arası rekabetin, kutuplaşmayı telafisi güç bir noktaya taşımamasını temenni ettiklerini dile getiren Turan, “Maalesef 2023’te kuvvetli bir istihdam ve refah yaratan bir büyüme süreci beklemiyoruz. Seçime kadarki dönemde mevcut eğilimlerin devam edeceğini öngörüyoruz. Yılın ikinci yarısı ise her şeyden önce ekonomi politikalarının çerçevesine ilişkin bir belirsizlik içeriyor” dedi. Özel sektörün yatırım finansmanı sorunları aşılamadığı sürece enflasyonla mücadelede anlamlı ve kalıcı başarı sağlanamayacağına dikkat çeken TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile sanayicinin sorunları ve ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.

HAYALİMİZ ADİL BİR TÜRKİYE

– Bu yıl Cumhuriyetin 100. yılı kutlanacak. Nasıl bir Türkiye hayaliniz var?

Cumhuriyetimizin ikinci yu¨zyılında refahın adil bic¸imde dagˆıldıgˆı, insani kalkınmasını sagˆlamıs¸ bir Türkiye hayal ediyoruz. Hukukun u¨stu¨n oldugˆu, demokrasiyi yas¸am tarzı haline getirmis¸, toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmış bir Türkiye hayalimiz var. Çevreyle uyumlu, dijital ve yes¸il do¨nu¨s¸u¨mu¨ bas¸armıs¸, bilimde evrensel standartları yakalamıs¸, AB entegrasyonunu sağlamış, özetle gelis¸mis¸, saygın, adil ve c¸evreci bir Tu¨rkiye hepimizin ortak umudu.

TÜSİAD olarak bu hayalin gerçekleşmesine katkı sağlamak için, yüzüncü yılımızda yeni bir proje başlatıyoruz. Bir tartışma platformu başlatıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundaki yerel kongrelerden ilham aldık. Türkiye’nin farklı bölgelerinde düzenleyeceğimiz toplantılarda şu dört soruya hep birlikte cevap arayacağız: Cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte nasıl güçlendireceğiz? Küresel dönüşümlerde ulusal stratejimizi nasıl konumlandıracağız? Çevreyi koruyan bir kalkınma nasıl olmalı? Refahı artırırken bölüşümü daha adil nasıl yaparız? Biz sadece söylemenin değil, toplumun farklı kesimleriyle söyleşmenin değerli olduğunu düşünüyoruz. Hangi inançtan, etnik kimlikten, sınıftan, hangi cinsiyetten olursak olalım, her kesimin umut ve hayallerini içeren ortak bir gelecek noktasında birleşmeyi hedefliyoruz.

SAĞDUYU ŞART

– Parti kapatma, siyasi yasaklar, kutuplaşma.. Seçime giderken gündemin ana konuları bunlar oldu. Sizin asıl beklentiniz nedir?

Maalesef geçtiğimiz seçim dönemlerinde olduğu gibi bu seçim döneminde de siyasi tansiyonun yükselmesine şahit oluyoruz. Siyasette dil ve üslup da yapıcı olmaktan uzaklaşabiliyor. Seçim döneminde siyasi partiler arası rekabetin, kutuplaşmayı telafisi güç bir noktaya taşımamasını temenni ediyoruz. Sağduyudan uzaklaşmadığımız, ülkemizin geleceği için önceliklerin gündemde olduğu bir seçim dönemi geçirmeyi ümit ederiz.

FİNANSMAN SORUNU AŞILMALI

– Finansman konusunda zorluklar bu yıl sürüyor mu?

Finansman konusundaki zorluklar ağırlaşarak devam ediyor. Reel sektörün finansmana erişimine regülasyonların çok büyük etkisi oluyor. Regülasyonların getirdiği kısıtlar altında bankalar tüketici kredilerine ağırlık veriyor. Bu da politika faiz oranının tek haneye düşürülmüş olmasının ekonomik sonuçlarına dikkatle bakmayı gerektiriyor. Yüksek enflasyona karşılık, cansız büyüme. Yatırım yapılamaması sadece bu dönemin değil gelecek dönemin büyümesini de sınırlar. Enflasyonla mücadeleyi de zorlaştırır. Özel sektörün yatırım finansmanı sorunları aşılamazsa ne enflasyonla mücadelede kalıcı başarı sağlanabilir ne de ekonomi sağlıklı bir büyüme patikasına girebilir.

REFORM LİSTESİ KABARIYOR

– Seçim ekonomisi devrede. EYT, KGF kredileri, yeni konut kampanyaları… Bunlar iş dünyasının beklentilerini ne derece karşılıyor?

Bunlar hiç şüphesiz talep üzerinde etkili olacak adımlar. Zaten Türkiye ekonomisi bir süredir iç talebe dayalı büyüme sürecinde. Tüketici kredileri ve perakende sektörüne ilişkin endeksler tüketim talebindeki canlılığı gösteriyor. Ancak arz yönünde aynı şeyi söyleyemiyoruz. Sanayi üretimi geriliyor. Enflasyonun yüksek seyrettiği bir ortamda, talebi desteklerken eğer üretim talep kadar artamazsa enflasyonist döngünün önüne geçilemez. Üretimin ve yatırımların canlanması için öncelikle makroekonomik istikrarın sağlanması gerekiyor. Ardından da üretim yapısının daha fazla katma değer üreteceğimiz biçimde değiştirilmesini sağlayacak yapısal reformların uygulanmasına ihtiyaç var. Aksi halde küresel rekabet gücümüzü koruyamayacağız. Üretimde yapılması gerekenler eğitimden bilim ve teknolojiye, istihdamdan sanayi ve tarıma kadar geniş bir politika alanına yayılıyor. Bunların üzerine sürekli yenileri ekleniyor. Dijitalleşmenin asimetrik etkilerine ve iklim değişikliği ve çevresel sorunlarla mücadeleye kadar uyum göstermek gereken çok sayıda yeni başlık var. Yapısal reformları geciktirdikçe liste iyice kabarıyor. Dünyada çok hızlı bir değişim var. Buna adapte olacak adımları hızla atmamız gerekiyor.

HESAPLAMA ZORLAŞTI

– Şu anda reel sektörün yaşadığı can yakıcı temel problemler nelerdir?

En temel problem belirsizlik. Belirsizliğin bir boyutu mevcut ekonomi politikaları ile devam edilip edilmeyeceğine ilişkin. Belirsizliğin bir diğer boyutu da mevcut durumda piyasa işleyişinin ve piyasa sinyallerinin zayıflamış olması. Dövizi ve yurtiçi fiyatları kontrol altında tutmak amacıyla piyasalara yapılan müdahaleler ve getirilen düzenlemelerle beraber fiyat oluşumları ekonomik rasyonelden koptu. Piyasaların kendiliğinden dengeye gelme özelliği artık çalışmaz oldu. Bu özel sektör açısından risk ve getiri hesaplamaları yapabilmeyi çok zorlaştırıyor. Belirsizlik yatırım kararlarının ertelenmesine, bu da üretim, istihdam ve büyümenin zayıflamasına yol açıyor. Ekonomide kararların sağlıklı biçimde alınabilmesi için nispi fiyatların piyasa dinamiklerini yansıtması gerekiyor. Yani etkileri bilinebilen ve hesaplanabilen genel kabul gören ekonomi politikaları çerçevesine geri dönmeliyiz.

ENFLASYON ÇİFT HANENİN ÇOK ÜSTÜNDE OLACAK

– Baz etkisiyle enflasyonda düşüş söz konusu. Bu yıl enflasyon öngörünüz nedir ve orada ne tür riskler var?

Evet enflasyonda öngördüğümüz gibi baz etkisine dayalı bir düşüş var. Ancak TÜFE enflasyonu yüzde 65’e gerilemiş olmasına rağmen gıda ve sağlık gibi kalemlerdeki artışlar yüzde 80’e yaklaşıyor. Bu da hissedilen enflasyonun daha yüksek olduğunu düşündürüyor. İTO’ya göre İstanbul’da yıllık enflasyon yüzde 93. Bu nedenle enflasyon bir miktar daha yavaşlasa da bunun refah artırıcı etkisini hissetmiyoruz. Özel kapsamlı TÜFE göstergelerinde de artış oranları yüksek seyretmeye devam ediyor. Bu da enflasyonun tek haneli seviyelerin bir hayli üzerinde seyredeceğini gösteriyor. Çünkü para politikası olmadan tek başına makro ihtiyati politikalarla yapılan enflasyonla mücadelenin sınırları var. Mutlaka para politikasını enflasyonu tek haneye indirme hedefi doğrultusunda yeniden formüle etmek gerekiyor. Bunu maliye politikası ve yapısal reformlarla da desteklemek şart.

2023’TE REFAH YARATAN BÜYÜME BEKLEMİYORUZ

– 2023 Türkiye ekonomisi açısından nasıl geçecek, bu yıla ilişkin plan yapabildiniz mi, öngörüleriniz neler?

Maalesef 2023’te kuvvetli bir istihdam ve refah yaratan bir büyüme beklemiyoruz. Bu yıl Türkiye ekonomisini iki alt dönemde düşünmek yerinde olur. Seçime kadarki dönemde mevcut eğilimlerin devam edeceğini öngörüyoruz. Enflasyon kısmen gerileyerek bir platoya oturacak. Büyümeyi talebi destekleyen politikalar şekillendirmeye devam edecek. Yılın ikinci yarısı ise her şeyden önce ekonomi politikalarının çerçevesine ilişkin bir belirsizlik içeriyor. Yeniden piyasa ekonomisi çerçevesine mi dönülecek yoksa konvansiyonel olmayan politikalar ile piyasa ve fiyatlama üzerindeki yönlendirmeler devam mı edecek? Her iki durumun orta uzun vadeli sonuçları birbirinden çok farklı olur. Ancak her iki durumda da 2023’ün ikinci yarısında büyüme muhtemelen hız keserken itici güç iç talepten dış talebe kayacak. Çünkü yılın ikinci yarısında dünya ekonomisinde toparlanmanın hızlanmasını ve ihracatın canlanmasını bekliyoruz. Büyümedeki yavaşlama, Avrupa’nın resesyondan çıkması ve güçlü hizmet gelirleri cari açığı da sınırlar. Makroekonomik istikrara dönük bir politika çerçevesi belirlenmezse yılın ikinci yarısında enflasyonun aşağı seviyelere inme eğilimini devam ettirmesini beklemiyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz