‘Hayvana tecavüzü kapsam dışında tutma eğilimi var, tüyler ürpertici’

0
262

İktidarın uzun yıllardır bir türlü adım atmadığı ‘Hayvan Hakları Kanunu’nun kısa süre içince Meclis’e gelmesi beklenirken, ilk izlenimler ‘Hayal kırıklığı yarattı, ne umduk, ne bulduk’ yönünde.

Uzun yıllardır verilen mücadelelere, yükselen tepkilere karşın AKP iktidarının ısrarla ertelediği başlıklardan biriydi Hayvan Hakları Kanunu.

Hayvanları hedef alan şiddet, istismar ve katliamlarla dönem dönem yükselen tepkiler sırasında gündemin üst sıralarına çıkan düzenleme talebi, konunun “gündem dışı” olduğu düşünülür düşünülmez “yetkililer” tarafından yeniden Meclis raflarına havale ediliyordu.

Düzenlemenin çıkması için uzun yıllardır mücadele yürüten isimlerden biri olan Hayvan Hakları Federasyonu’nun Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, sonunda Meclis gündemine giren ve kısa süre içinde kamuoyuna detaylarıyla açıklanması beklenen düzenlemeye ilişkin ortaya çıkan ilk notları ve olası endişelerini soL’a anlattı.

‘İnfial yarattı’

“Geçtiğimiz hafta Sayın Özlem Zengin’in hayvan hakları kanunu ile ilgili bir açıklaması oldu. Bu açıklama hayvanseverler arasında ciddi endişe yarattı” diyen Sayılgan, burada öne çıkan endişenin evde bakılan hayvan sayısına getirilen kısıtlama olduğunu dile getirdi.

Evlerinde engelli, yaşlı hayvanlara bakan birçok fedakar ve sorumluluk sahibi yurttaş olduğuna işaret eden Sayılgan, “Bu hayvanlar evde bakıma muhtaç. Devletin toplumu bakımevlerinden, sokaklardan hayvan sahiplendirmeye teşvik etmesi gerekirken, ismi ‘hayvan hakları’ olan bir kanunda bunu caydırıcı bir madde getirilmesini biz doğru bulmuyoruz” dedi.

“Elbette ki bir apartman dairesinde 50-60 tane kedi köpek bakılması hem hayvan refahı hem de apartmanda yaşayan insanlar için kabul edilebilir değil fakat bazen yeri geliyor, bir tane hayvana bile çok kötü koşullarda bakıldığı, çevreye rahatsızlık verildiği görülebiliyor” diyen Sayılgan, “Bunun yanında söz konusu konutların koşulları da farklılık gösterebilir, dağ başında bir villa veya çiftlik ile apartman dairesini bir tutmak da doğru değil. Dolayısıyla bu kıstasların çok dikkatli belirlenmesi ve yetkili kuruluşların kontrolüne tabi olması gerekir” ifadesini kullandı.

HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu

‘Hayal kırıklığı yarattı, ne umduk, ne bulduk…’

Eğer hayvanların koşulları iyiyse, çevreye bir zararları yoksa sayı kısıtlamasının anlamını yitireceğine değinen Sayılgan, şöyle devam etti: Bizim talebimiz evlerde bakılan hayvanların koşullarının yetkili kuruluşlar tarafından yerinde bir inceleme ve kontrole tabi tutulması ve buna göre karar verilmesi yönünde. Yine bu konuyla ilgili olarak, biz hayvan hakları araştırma komisyonu raporuna “Apartmanlarda evcil hayvan beslenmesini engellemek üzere Apartman Yönetim Planına buna yönelik hükümler konulduğu görülmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapılacak bir revizyonla, yönetim planlarına hayvanlara ilişkin bu tip keyfi kısıtlamaların getirilmesine engel olunmalıdır.” maddesinin girmesini sağladık ve bu engeller kalkacağı için umutlandık. Fakat umduğumuzun tam tersi bir açıklamayla karşılaşmak bizlerde bir hayal kırıklığı yarattı, ne umduk, ne bulduk…

‘Yine korktuğumuz başımıza geldi’

Bir diğer konunun pet shoplarda hayvan satışının yasaklanması olduğunu belirten HAYTAP Ankara Temsilcisi Sayılgan, “Yıllardır bu konudaki çekincelerimizi dile getirdik fakat maalesef yine korktuğumuz başımıza geldi. Bizim talebimiz popülasyon kontrol altına alınıncaya dek her türlü evcil hayvan ticaretinin ve üretiminin yasaklanmasıydı, buna üretim çiftlikleri de dahil. Kayıt dışı üretimlere sıkı tedbirler, caydırıcı cezalar getirilmesi, hayvan ithalatının bir müddet yasaklanması gerektiğini söyledik çünkü bizim sorunumuz sadece hayvanların pet shopta cam kafeste sağlıksız koşullarda barındırılması değil, popülasyonu kontrol altına alamamak” dedi.

Bir yandan gönüllüler ve belediyeler kısırlaştırma için dünyanın emeğini ve masrafını harcarken diğer yandan üretimlerin devam etmesinin rasyonel olmadığını dile getiren Sayılgan, “Yer gök kedi köpek dolu, insanların markacılıktan vazgeçmesi, bilinçlendirilmeleri ve bakımevlerindeki, sokaklardaki hayvanları evlat edinmeleri lazım. İlla birileri hayvanların sırtından geçinip kâr etmek zorunda değil, bu zihniyetten artık kurtulmamız gerekiyor. Sömürü üzerinden elde edilen bir kazanç ‘ekmek parası’ olarak adlandırılamaz” dedi.

Sayılgan, bir yandan “bu kanunla artık hayvanlar mal statüsünden çıkacak” deyip hem de onların ticaretine yani mal statülerinin devamına izin vermenin büyük bir çelişki olduğuna vurgu yaptı, “Biz denetimli sömürü istemiyoruz, sömürünün ortadan kaldırılmasını istiyoruz” diye konuştu.

‘Korkarım ki dağ fare doğuracak’

Hayvana şiddetin kabahatler kanunu kapsamından çıkarılmasının büyük bir adım olduğunu vurgulayan Sayılgan, değerlendirmesine şöyle sürdürdü:

Fakat yıllardır toplumda kıyameti koparan bu hususla ilgili de korkarım ki dağ fare doğuracak. Sayın Zengin açıklamasında “Kötü muamele gibi durumlarda bir kısmında idari para cezaları var. Onlara işkence etmesi ve öldürmesi gibi durumlarda ise hapis cezası geliyor. Canlıyı canice öldürmesine 6 aydan 4 yıla kadar, eziyet etmesi halinde ise 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyoruz. Ve 2 yılın üstünde bir ceza verilmesi durumunda da ertelenmesi söz konu olmayacak” ifadelerini kullanmış. Bu suçların sanıkların en azından siciline işlenmesi önemli bir adım fakat maalesef hepimiz çok iyi biliyoruz ki cezalar genelde alt sınırdan verilir yani işin aslı, bu kanunla hayvana şiddet için bir hapis cezası öngörülmüyor. Yine bu noktada, koskoca puntolarla “hayvana şiddete hapis cezası” manşetleri atıp toplumu yanıltan medya organlarını da kınamadan geçemeyeceğiz. Ceza alt sınırı çok düşük tutulduğu için, uygulamada, hayvan katillerine hapis cezası aldırmamız mümkün olmayacak.

‘Hayvana tecavüzü kapsam dışında tutma eğilimi var’

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, hep hayvana şiddet, öldürme konuşuluyor. Peki ya cinsel istismar, tecavüz? Bu kanunun en can alıcı noktası burada. Gazete haberlerinden, bakanlıklardan ve kulis bilgilerinden öğrendiğimiz kadarıyla ülkemizde bilhassa kırsal kesimde hayvana tecavüz çok yaygın olduğu için adalet sisteminin bu durumla baş edemeyeceğini, bu yükü kaldıramayacağını düşünüp hayvana tecavüzü kapsam dışında tutma eğilimi var. Bu gerçekten tüyler ürpertici. Zoofili ciddi bir hastalıktır ve bunun engellenmesi için her tür tedbirin alınması gerekir.  Kanun taslağı STK’larla paylaşılmadığı için şimdilik hiçbir şey söyleyemiyoruz ama umarız korktuğumuz başımıza gelmez ve yasa yapıcılar hayvana tecavüzü kapsam dışında bırakmazlar.

HAYTAP Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan

‘Zararı olup olmadığına bakılmaksızın barınaklara tıkılıyor’

Yıllardan  beri ne zaman hayvan hakları kanunu gündeme gelse hayvanlardan korkan vatandaşları nasıl rahatlatırız derdine düşüyor siyasetçiler. Tehlikeli ırk saçmalığı da bunlardan biri maalesef. Kinoloji uzmanları meclis koridorlarını defalarca aşındırdılar, “tehlikeli köpek yoktur, tehlikeli insan vardır”ı tüm bilimsel gerçekliklerle ortaya koydular. Fakat gün sonunda yine iş dönüyor dolaşıyor “tehlikeli ırk”a mensup olduğunu düşündükleri hayvanları barınak denen ölüm kamplarına tıkma noktasına geliyor.  Başlıca endişelerimizden biri, tehlikeli olarak addedilen hayvanların başına ne geleceğiyle ilgili. Açıklamalara göre, tıpkı bizim de savunduğumuz gibi köpek dövüştürenlere ceza getiriliyor fakat evlerde bebeklerle büyüyen, uysal pitbulların akıbeti ne olacak? Şimdi bile HAYDİ uygulaması üzerinden hukuksuz bir şekilde bu hayvanlar evlerden toplanıp zararı olup olmadığına bakılmaksızın barınaklara tıkılıyor. Oysaki kanun bu hayvanların üretilmesini ve sergilenmesini yasaklıyor. Bizim görüşümüze göre, tehlikeli ırk olarak adlandırmak etik değil, bir kere bu ırkçılıktan kurtulmamız lazım ama madem böyle adlandırılacak, şunu da açıklamak gerekiyor: Bu hayvanlar yetiştirilme tarzlarından dolayı tehlikeli hale geliyor ve olması gereken bu hayvanların verdiği zararlardan sahiplerinin sorumlu tutulması, hatta hapis cezası getirilmesi. Uysal olan hayvanlar da kısırlaştırılıp sahiplerine teslim edilmeli.

‘Geleneksel dövüşlerin yasaklanmasını talep edemeyeceklerini söylediler’

Hayvan dövüşü denince akla sadece pitbullar gelse de folklorik dövüşlerin göz ardı edilmesinden de rahatsızız. Folklorik dövüşlerin yapıldığı yörelerin milletvekilleri (CHP ve İYİ PARTİ milletvekilleri de dahil olmak üzere) bu konuda komisyonda çok çekingen kaldılar, geleneksel dövüşlerin yasaklanmasını talep edemeyeceklerini söylediler. Belli kontrol mekanizmaları geliştirilmesi gerektiğini savundular. Bu yaklaşımın hayvan hakları savunuculuğuyla bağdaşır bir yanı yok. Bir hayvanı dövüştürüp sırtından para kazanmanın ahlaka, vicdana sığar yanı da yok. Kana susamış bir güruhtan gelecek üç beş oyun kaygısı bir tarafa bırakılmalı ve her türlü hayvan dövüşü tamamen yasaklanmalı.

‘Cinayet, cinayettir’

Avcılık da aynı şekilde. Sürekli kaçak avcılığı nasıl önleriz diye tartışılıyor, cinayetin izinlisi, kaçağı mı olur? Cinayet, cinayettir. Ben avcılığı insan öldürmekten bile daha kötü bir edim olarak görüyorum çünkü burada karşınızdaki canlı sizin hiçbir şekilde eşitiniz değil, ne bizler kadar gelişkin zekaları ne de silahları var. Savunmasız bir canlıya silah doğrultmayı utanç verici buluyor, avcılar yüzünden insanlığımızdan utanıyoruz.

‘Yunus parkları ve hayvanat hapishaneleriyle ilgili de açıklama duymadık’

Son olarak yunus parkları ve hayvanat hapishaneleriyle ilgili de bir açıklama duyamadık yetkili ağızlardan. Sayın Zengin’in de söylediği gibi bu çok kapsamlı bir konu. Umarız kanun sadece kedi köpekle sınırlı kalmaz ve yunus parkı sahiplerinin kâr hırsı, rant odaklarının baskısı vicdanlara karşı galip gelmez. Yunus parkları tamamıyla kapatılmalı, hayvanat bahçeleri de yenilerine ruhsat verilmeyerek mevcut olanlar, barındırdıkları hayvanlara ömrünün sonuna kadar ev sahipliği yapıp kademeli olarak kapatılmalıdır.

‘Kim bilir, belki bu söyleşiyi de boşa yaptık, tıpkı 15 yıldır olduğu gibi’

Bu kanun yıllardır gündeme geliyor, infial yaratacak birkaç madde açıklanıyor ve sonra da hayvanseverler ayağa kalkınca farklı STK’lar arasındaki ufak görüş ayrılıkları bahane edilip “Amaan, bunlar daha kendi aralarında anlaşamıyor.” denilip kanun geri çekiliyor. Kim bilir, belki bu söyleşiyi de boşa yaptık, tıpkı 15 yıldır olduğu gibi…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz